
2 Temmuz’u Anmak, Örgütlenmektir!
2 Temmuz Sivas anması yaklaşırken, Alevilerin kendi öz savunmalarını ve devrimci güçlerini örgütlemekten başka çıkar yolun olmadığı bir kere daha görülmektedir.
30 Haziran 2025
Ortadoğu’da ezilenlerin tarihi yüz yıllardır kanla yazılıyor, egemen hakim sınıflar kendi sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için katliamlar gerçekleştirmekten bir an bile olsun çekinmiyor.
Ezilen, baskı altında tutulan, yerlerinden edilen inanç ve milliyetlere dönük talancı katliamcı gelenek, bugün de sürmektedir. Ermeni Soykırımı’yla başlayan TC tarihi, Alevilere dönük Maraş, Çorum, Sivas’ta, Kürt ulusuna dönük Dersim, Ağrı, Zilan’da; Kürt köylerinin yakılıp, yıkılıp boşaltılmasında ve Roboski’de ezilen inanç ve milliyetler için ne demek olduğunu gözler önüne sermiştir.
Türk komprador burjuvazisinin hakim ulus ve bakim inancıyla, aynı ulus, milliyet ve inanca mensup olmayanlara, katliamları, iki kat sömürülmeyi, ikinci sınıf vatandaş olmayı reva gören egemenler için en iyi Kürt, en iyi Alevi, kendi kimliğini reddedenler, kendi ezilen ulusuna, milliyetine ve inancına ihanet edenler ve sultanın kılıcını sallayanlardır.
Dersim’de Diyap Ağa, Hamidiye Alayları’ndaki milis komutanlığı ile Koçgiri ve Şeyh Said isyanlarının bastırılmasında görev almış, bu hizmetleriyle aşağılık bir mebus olmaya hak kazanmıştı. Bunun tarihteki örneği ise Şah İsmail’e karşı Yavuz Sultan Selim’le işbirliğine tutuşan İdris’i Bitlisi’dir. Ve bu “kişilik” Kürt sorununda “çözüm” tartışmalarında yeniden gündem olmuştur.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Şırnak’ta yaptığı bir konuşmada: “Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail’e karşı, Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi’nin yapmış olduğu ittifak, Anadolu’daki Müslüman toplulukların birlikte var olmasına neden olmuştur” açıklaması yapmıştır.
Bu yaklaşım, egemenlerin barıştan, birlikte yaşamaktan ne anladıklarını gözler önüne sermeye yeter. Yavuz’un Akdeniz’in kuzey hatlarından başlayıp güneyine kadar sürdürdüğü Alevi katliamlarının ortağı olan İdris’i Bitlisi sözde Müslüman toplulukların “birlikte yaşamasını” sağlamıştır. Aslında olan ise Şah İsmail’e karşı başlatılan saldırılarla büyük bir Alevi katliamı ve Alevilerin kendi topraklarından sürgün edilmesinde suç ortağı olmasıdır.
Hesap sormak için mücadeleye…
Bugün egemen sınıflar, barışa çözüme de aynı gözle bakmakta, aynı yaklaşımı sergilemeye devam etmektedir. Milyonlarca ezilenin kanı, canı egemen düzen ve onların bekçileri için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Kendi halkının, ulusunun ve inancının özgürlüğünü savunanlar, egemenlerin gözünde yok edilmesi gereken “fitne-fesat karıştırıcılar” olmaya hak kazanmaktadır.
Yüzyıllar önce Osmanlı haydutluğuna başkaldıran Aleviler bugün N.Kurtulmuş tarafından “zulüm”le anılırken benzer yaklaşım söz konusu Alevi katliamları ve Kürt ulusunun kazanımları olunca günümüzde Suriye için de Türk egemenlerinin bakış açısındaki aynı geçerliğini korumaktadır.
Rojava’da büyük bir özgürlük savaşı verenler, halkı zorla esir almış bir güç gibi damgalanmaya çalışılmaktadır. HTŞ’nin Suriye’de iktidarı ele geçirmesinin hemen ardından 2025 Mart ayında gerçekleştirdiği Alevi katliamları, AKP hükümeti tarafından sahiplenilmektedir. Katliam için Lazkiye, Tartus bölgelerine gelen HTŞ güçlerinin hedef alınarak öldürülmesine tepki gösterip, Suriye geçici hükümetinin yanında yer aldıklarını açıklamaktadır.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, çocuk yaşlı yüzlerce Alevinin katledildiği saldırılara ilişkin “Suriye’deki gelişmeler” demekle yetinmekte ve “Bu tür kışkırtmaların Suriye’nin ve bölgemizin huzuruna karşı bir tehdit haline gelmesine izin verilmemelidir” diyerek Alevilerin katledilmesini kınamak yerine Alevilerin kendi öz savunmalarını “kışkırtma” olarak tanımlamaktadır.
Tıpkı 2 Sivas Madımak katliamında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş” sözlerinde ya da dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in, “çok şükür otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” demesinde olduğu gibi…
Egemen sömürü düzende işbaşında olanlar, bölgesi neresi olursa olsun, büyük bir soğukkanlılıkla katliamların suç ortağı olduklarını gizleme ihtiyacı duymuyorlar. Binlerce kilometre ötemizden, sözde özgürlüklerin ülkesi ABD’nin başındaki Nazi artığı Trump’tan her gün katledilmemiz için fetvalar veriliyor.
2 Temmuz Sivas anması yaklaşırken, Alevilerin kendi öz savunmalarını ve devrimci güçlerini örgütlemekten başka çıkar yolun olmadığı bir kere daha görülmektedir. Ortadoğu’da her devletin katliamcı, her diğer bir devletin halklara karşı katliamlarda suç ortağı olduğu, Batılı emperyalistlerin kendi çıkarlarını gözettiği günümüzde ezilenlere dışardan hiçbir gücün yardım etmeyeceği açıktır.
Bu anlamıyla Aleviler açısından 2 Temmuz’u anmak demek örgütlenmek ve mücadele olmalıdır. Örgütlenmek, haklarımızı kazanmak, hesap sormak için yegâne yoldur.