Açlık grevinin bugün itibariyle (14 Mayıs) 56 gününü geride bırakan TKP-ML dava tutsağı Hiyem Yolcu gazetemize bir mektup yolladı. “Hepinizi Nisan Güneşi’mizin kızıllığıyla sıkıca kucaklayıp öpüyorum-öpüyoruz. Ben iyiyim, çok iyiyim!” diyen Yolcu, “sınırları zorlamak” üzerine duygu ve düşüncelerini kaleme aldı:
“Özgürlüğü de tutsaklığı da beraber soluyoruz”
“Biliyorum, nasıl ki bizim bir yanımız hep dışarıda sizlerle birlikte adımlıyorsa yolları, yaşıyorsa baharın coşkusunu, soluklanıyorsa derin derin özgürlüğün kokusunu… Sizlerin de bir yanınız hep içeride, tüm tutsak yoldaşlarla, dostlarla ve illa ki bu ‘uzun yürüyüşün’ yolcularıyla birlikte zorluyor tecrit duvarlarını… Hepimizin yaşadığı ama belki de tarifi ancak usta şair ve yazarlarca dile getirilebilecek kolektif duygulardan bahsediyorum” sözleriyle mektubuna başlayan Yolcu, şu şekilde devam etti:
“Gerçekleşmiş imkanlar, imkansızlığı zorlayanların eseriydi!”
“ ‘Sınırları zorlamak…’ Ne çok kullandık son yıllarda bu ifadeyi. Elbette bu yoğun kullanışın altında yatan çok şey vardı. Bizi daraltan, tutuklaştıran, geri çeken her şeye itirazın ve bunları aşma iradesini bir ifadesiydi bu iki kelime… Sınırları her manada zorlamaya, sınıf mücadelesinin gerektirdiklerini yerine getirmek için kendimizi sürekli aşmaya çalıştık. Çünkü biliyoruz ki, ‘gerçekleşmiş imkanlar, imkansızlığı zorlayanların eseriydi’!
Bu kez ikili bir durum var aslında, en azından kendi şahsımda. Elbette ki bir taraftan her birimizin üstlenebileceği sadelikte ve yalınlıktadır bu ‘uzun yürüyüş’. Şu anda tüm yoldaşlarımın yaşamak istediği, kendisinin adımlamak istediği bu yürüyüşü, sizleri her adımda hissederek yürümek ne mutlu ki bana düştü. Taşınması en zor olan duygusal yükü de, biliyorum ki benim ve Haydar yoldaşın dışındaki yoldaşlar taşıyor!”
“Bu ‘sınır’ın darmadağın olma dışında bir seçeneği yok!”
“Söylenecek çok şey var ama ‘görülmüştür’ mektuplarında duraksıyor kalem ister istemez, size ulaşamama kaygısıyla. Kelimelerin yasaklığıyla anlatmaya çalışıyorum duygu ve düşüncelerimi.
Sınırları zorlamaktan bahsettim, öyle bitireyim. Kandıra Hapishanesi’nden Haydar yoldaş ile, binlerce hevalle, Türkiyeli tutsak devrimci dostlarımızla, beyaz tülbentli analarımızla ve her an hissettiğim yoldaşlarla sınırlarımızı zorlamak… Bu ‘sınır’ın darmadağın olma dışında bir seçeneği yok!”
Açlık grevi ve ölüm oruçları sürüyor
Leyla Güven’in başlattığı ve binlerce insanın dahil olarak sürdürdüğü süresiz açlık grevlerinde gelinen aşamada 15’er kişilik iki grup PKK dava tutsağı SAG eylemlerini ölüm orucuna çevirdi. İlk grubun eylemini ölüm orucuna çevirdiği günden bu yana 15, ikinci grubun ise ölüm orucunda 5. günü geride kaldı.
Bugün itibariyle Leyla Güven 188, Nasır Yağız 175, Strassbourg ekibi 149, hapishaneler 150 gün, tutsak eski HDP milletvekilleri Selma Irmak ve Sebahat Tuncel 119 gündür açlık grevini sürdürürken Türkiyeli devrimcilerden DKP/BÖG tutsakları Efe Çatalbaş ile Mehmet Yozcu ve DKP/Komün dava tutsakları Erol Dündar ile Suat İncedere 1 Mart’tan bu yana açlık grevindeler.
MLKP dava tutsakları Muhabbet Kurt, Ali Haydar Saygılı, Aydın Akyüz 1 Mart’tan, Hatice Duman, Soner Çiçek ve Ercan Görtaş 10 Nisan’dan bu yana açlık grevinde… TKP-ML dava tutsakları Hiyem Yolcu 20 Mart’tan, Haydar Sönmez ise 1 Nisan’dan bu yana açlık grevi eylemlerini sürdürüyorlar.