Gazze Yıkıntılarına Sığmayan Direniş!
“Kürt ulusal mücadelesi ile Filistin ulusal mücadelesinin çıkarları bölgesel düzlemde ortaklaşmış olmasına rağmen bu iki dinamik birbirine oldukça mesafeli durmaktadırlar. Mesafeli her duruş Türk devletinin Rojava ve gerilla alanlarındaki saldırısıdır”
10 Ekim 2024
Ortadoğu da bölgesel çaplı bir savaş giderek güncellik kazanıyor. 7 Ekim 2023’te Filistin direniş gruplarının İsrail’e yönelik başlattığı saldırının üzerinden tam bir yıl geçti. Bu direniş Filistin ulusal özgürlüğü açısından tarihsel bir kesitte duruyor. Çünkü direnişle büyüyen Filistinli çocuklar bugün büyüdü ve yıkıntılar arasında topraklarını savunuyor.
Saldırı ile birlikte Filistin sorunu yeniden dünya gündemine girdi. Dünya halkları Filistin direnişini desteklemek için deyim yerindeyse ayağa kalktı. “Özgür Filistin” sloganı emperyalist-kapitalist ülkelerin metropollerinin sokaklarında yankılandı. 7 Ekim saldırısı ile birlikte bir tarafta dünya halkları diğer tarafta başta ABD, Almanya ve İngiltere gibi emperyalist devletler olmak üzere ikiye bölündü. Halklar Filistin’in kurtuluşu için sokakları, meydanları, üniversite kampüslerini direniş alanına çevirirken, NATO öncülüğündeki emperyalistler Siyonist İsrail devletine daha fazla katliam yapması için silah ve para yardımında bulundular.
Faşist TC ise bu süreçte özellikle uçak yakıtı transferine hız verip askeri ticareti devam ettirerek yanıt verdi. İsrail devleti emperyalist efendilerinden aldığı sınırsız destekle bu saldırıdan sonra işgal ve ilhak olarak tanımlanacak bir karşı saldırı ile soykırım düzeyinde saldırılara girişti. 7 Ekim’den bugüne kırk binden fazla ölüm yüz binden fazla yaralanma gibi bir rakamın telaffuz edilmesi İsrail devletinin saldırılarının şiddetini göstermesi açısından önemli bir veridir.
Yine Gazze şehri binaları, tarihi ve bütün kültürel varlıkları ile birlikte yerle bir edildi. Siyonist İsrail devletinin, başta Gazze’ye ama daha önemlisi Filistin halkının yaşadığı bölgelere yönelik gerçekleştirdiği saldırıları “misilleme” olarak değerlendirmemek gerekir. İsrail devleti Filistin topraklarına yönelik etnik bir temizlik harekâtına girişmiştir. İsrail devleti bölgede birleşik büyük İsrail devletinin hayali peşindedir. Ve temel siyaseti işgal ve ilhak ekseninde şekillenmektedir. Doğası gereği tüm kapitalist devletler gibi o da yayılmacı bir karaktere sahiptir. Var olan şey yapılan saldırıya karşı bir misilleme değil yıllardır sistematik olarak sürdürdüğü saldırıların yoğunluğunu ve şiddetini arttırarak düşük yoğunluklu bir savaştan, kalibresi ve ateş yoğunluğu yüksek bir savaşa girişilmesidir.
İsrail devletinin elindeki her türlü teknik imkân ve olanağa rağmen ve dahası özellikle ABD emperyalizminin İsrail’in teknik kapasitesini beslemesine karşın Filistin direnişi yaratıcı gerilla taktikleri ile devam etmektedir. Filistin halkı bir bütün bu direnişin öznesi durumundadır. Bu önemli bir ayrım noktasıdır. Siyonist İsrail devletinin hesapladığı gibi Filistin halkı yaşadığı mekânları terk etmemiş tam tersine bir sembol olması açısından Gazze’nin yıkıntıları arasında direnmeye devam etmiştir. Bu direniş tünel sistemine bağlı şehir gerillacılığının yaratıcı bir şekilde kullanılması ile dünya halkları açısından büyük tecrübeler barındırmaktadır. Benzeri savaş yine aynı biçimde medya savunma alanlarında faşist Türk devletine karşı sergilenmektedir. Temel fark birinin şehir birinin kır esaslı olmasıdır.
Emperyalistler arası hegemonya mücadelesi giderek daha fazla paylaşım savaşına doğru evrilmektedir. Üçüncü emperyalist paylaşım savaşı tespitlerinin güncel olarak daha yüksek sesle konuşulması bunun bazı bölgelerde bir gerçeklik halini almasından kaynaklıdır. Ortadoğu bu bölgelerin başında gelmektedir. Gazze’nin tüm tarihi dokusu ile birlikte yok edilmeye çalışılması boşuna değildir.
NATO’nun en haydut şefi ABD’nin milyarlarca dolar yardım yapmasının nedeni tamda hafızası silinmiş Gazze’nin yıkıntıları üzerine, kendileri açısından bir gelecek inşa etmek içindir. ABD Ortadoğu’da ki birçok üssünün yanında tüm bu üsleri Akdeniz’e bağlayacak bir askeri üs kurma çalışmasına hız vermiştir. ABD, deniz ve kara üs kurması açısından Gazze’ye göz dikmiş durumdadır. Daha şimdiden kimi savaş gemilerini bu alanda konuşlandırarak işe başlamış bulunmaktadır. Direnişten silahlardan ve dahası iradesi ve hedeflerinden arındırılmış Filistin coğrafyası tamda ABD emperyalizminin arzuladığı hedeflere ulaşmak için önemli bir yerde durmaktadır.
NATO emperyalist ittifakının Ortadoğu’ya hâkimiyet mücadelesi ile Siyonizm’in büyük İsrail hedefi ortak çıkarlar bağlamında birleşmiştir. Filistin sorunu kendi bölgesinde en güncel sorunların başında gelmektedir ve burada yarım asırdan fazladır hem bir direniş vardır hem de bu direnişin yarattığı haklı devrimci bir gelenek oluşmuştur. Emperyalizmin temel korkusu da bu dinamizmdir. Elbette direnişin yenilgiye uğratılamaması da bu dinamizmin bir sonucudur.
Bu açıdan Ortadoğu’da ulusal karakterde dahi olsa devrimci dinamizm Kürt ulusal mücadelesi ile Filistin ulusal mücadelesinde en canlı haliyle güncel bir pozisyondadır. Emperyalizmin kendi menfaatleri doğrultusunda bu dinamizmle sorunları olması onun tabiatı gereğidir. Diğer yandan Ortadoğu halkları açısından önemli bir çekim merkezidir. Bölgenin Arap ulusundan teşkil olan gerici devletlerinin özellikle Filistin meselesinde ortaya koydukları ikiyüzlü politikanın esas nedenlerinden birini de bu oluşturmaktadır. Bölgenin gerici devletlerinin emperyalizme bağımlı olması işbirlikçi politikalarında daha fazla İsrail’in yedeğine düşmelerine sebebiyet vermektir.
Deyim yerindeyse Ortadoğu’nun Arap devletleri fiilen ve objektif olarak İsrail’in arkasında saf tutmuşlardır. İran bu ülkelerin dışında farklı bir pozisyon almasıyla ayrılmaktadır. İran kendi bölgesel çıkarları doğrultusunda fiilen Filistin direnişinin tarafında yer almaktadır. Maddi, askeri olarak da açıktan verdiği desteği gizleme gereği duymamaktadır. Burada önemle üzerinde duracağımız nokta İran molla rejiminin de bölgesel hegemonik bir devlet olarak önceliği kendi çıkarlarını korumaktır. “Direniş ekseni” olarak bölgede kendine bağlı örgüt ve gruplar üzerinden buradaki savaşa fiilen de dahil olmaktadır. İran bölgesel politikalarını bu yapılanmalar üzerinden yaşama geçirmektedir.
NATO ve özellikle de ABD’nin Ortadoğu’da kendisi için “güvenli” alanlar yaratabilmesi için Filistin ve Kürt sorununda kendi izleyeceği stratejiyi belirlemiş durumdadır. Buna göre Siyonist İsrail eliyle Filistin topraklarının Filistinlilerden arındırılması, yani bir soykırımla bu sorunu gündemden kaldırması stratejisini izlerken, Kürt meselesinde Irak ve Rojava Kürdistanı’nda KDP çizgisinde özerk-federatif bir Kürdistan coğrafyası yaratılmasını kendi çıkarları için uygun görmektedir.
Günümüz açısından bakıldığında da ABD emperyalizmi için en güvenli alanlar Kürt bölgeleri ve İsrail’dir. Diğer bölgelerde özellikle Arap halkları arasında NATO ve ABD ye yönelik tepki ve öfke vardır. ABD emperyalizmi Kürt bölgeleri ile İsrail arasında bir koridor oluşturmaya çalıştırmaktadır.
Diğer taraftan masanın karşı tarafında bölge halkları değil Rusya ve Çin ikilisi oturmaktadır. Bu iki emperyalist güçte kendi bölgesel çıkarları doğrulusunda hamleler geliştirmekte ve hâkimiyet alanlarını genişletmek istemektedirler. Emperyalistler açısından Filistin ve Kürt sorunun çözümü kendi hâkimiyet alanlarının netleştirilmesinden ibarettir. Rusya ve Çin de bugün ki haliyle NATO’nun bölgede ki sopası olan güçlü ve büyük bir İsrail’in kendi çıkarlarına uygun görmüyorlar. Bölgedeki diğer Arap devletleri ile yaptıkları çok yönlü anlaşmaların geleceği açısından İsrail’i bir tehdit unsuru olarak algılamaktadırlar.
Elbette ki tüm bu emperyalist rekabet ve dalaşın bölge halklarına faturası katliam, sürgün ve yıkım oluyor. Gazze’de fitili ateşlenen yangın giderek yayılmaya devam ediyor. En son Hizbullah lideri H. Nasrallah’ın Lübnan’da katledilmesi savaşı Lübnan topraklarına taşıdı. İsrail Siyonizm’i bugün Beyrut şehrini de Gazze’ye çevirmek istemektedir. Günlerdir Beyrut semalarında tonlarca kilo bomba yağdırılmaktadır.
Gerek emperyalist devletlerin dalaşı, gerekse de Türkiye, Arabistan gibi bölgesel çapta güç elde etmeye çalışan devletlerin ikiyüzlü politikaları ve gerekse de İran İsrail karşısında devam eden ulusal kurtuluş mücadelesini kendi eksenine çekmeye çalışan çizgisi Filistin ulusal sorununu çözen bir yerde durmamaktadır. Filistin direnişinin gerçek dostları bölge halkları ve dünya işçi ve emekçileridir. İsrail Siyonizm’ini durduracak dinamik güç buradadır.
Kürt ulusal mücadelesi ile Filistin ulusal mücadelesinin çıkarları bölgesel düzlemde ortaklaşmış olmasına rağmen bu iki dinamik birbirine oldukça mesafeli durmaktadırlar. Mesafeli her duruş Türk devletinin Rojava ve gerilla alanlarındaki saldırısıdır. Mesafeli her duruş Filistin ve Lübnan’daki savaştan fayda elde etmek isteyenlerin kazanımınadır.
Günümüzde özellikle faşist TC’nin ikiyüzlü politikasının teşhiri önemli bir yerde durmaktadır. Filistin’e diye TC tarafından yollanan gemilerin yol güzergahlarında İsrail’e dümen kırmaları şaşırtıcı değildir. Filistin soykırımından faşizmin ve gerici odakların nemalanmasına alan açmamak adın, birleşik mücadelenin önemi bir kez daha kapımızı çalmaktadır.