Devrimci Mücadelede, Yılgınlığa Yer Yoktur
“Açıktır ki, proleter bir düşünüş ve hareket üzerinde ortaya koyacağımız her güçlü devrimci çağrının, emekçiler, ezilenler cephesinde bir karşılığı olur. Bu etkinin hemen büyük bir örgütlü kuvvete dönüşeceği beklentisi içine girmek, gerçekçi bir tutum değildir”
16 Aralık 2024
Bugün belli yönleriyle devrimci saflarda yaşanan karamsarlığın, umutsuzluğun nesnel bir zemini vardır. Her şeyden önce devrimci hareketin kitlelerle olan bağlarının zayıflaması, egemen sınıfların kapsamlı saldırılarına karşı filli-meşru bir direniş çizgisinde yürümeyi daha da zorlaştırıyor.
Bu zorluklar, beraberinde pratik başarısızlıkları getiriyor, devrimci öznelerin yaratıcılığını, kendilerine olan güvenini sarsıyor. Tabii ki, tüm bu zayıflıkların ideolojik bir zemini vardır. Ve bu nedenle tüm değerlendirmelerimizi ideolojik temel üzerinde yapmalıyız. Her fırsatta analizlerimizde toplumsal bir çürümeden söz ediyoruz. Ve neredeyse her gün bu toplumsal çürümenin yol açtığı sonuçlarla yüzleşiyoruz. Bunun ideolojik olarak devrimci-demokrasi güçler üzerindeki etkilerini net olarak ortaya çıkarmak için bir sorgulamaya ihtiyaç vardır.
Genel manada sınıf savaşımının tarihi yenilgi ve zaferlerle doludur. Bilimsel olarak bu gerçeğin nedenlerini yeteri kadar bilince çıkarmayan, kavramayan her devrimci öznenin, zikzaklı bir pratik içine düşmesi kaçınılmazdır. Bilindiği gibi devrimci mücadele, onlarca muharebeyi içerir.
Nesnel koşulların olgunluğu, süreci örgütleyen öznel güçlerin kararlı duruşu kimi muharebelerin zaferle sonuçlanmasını sağlıyor. Bazen kazanılan bu başarılardan hareketle başı dönen kimi yapılar, güçler, sınıf savaşımında yenilgilerin de olduğu-olacağı gerçeğini unutuyorlar. Bu problemli duruş, yenilgi süreçlerinde daha çok savrulmalara neden olur. Küçük burjuvazinin bu karamsar, umutsuz ruh hali her yönüyle kendini açığa vurur. Zorluklarla mücadele etme, kazanma bilinci, yerini umutsuz bir duruşa bırakır. Öyle ki, bu ruh hali tarihsel olarak kazanılan başarıları da unutur hale gelir.
Devrimcileşmek, devrimci militanlık, her türlü karamsar, umutsuz anlayışla hesaplaşmayı zorunlu kılar. Dolayısıyla sınıf savaşımının her aşamasında bu anlayışlara karşı mücadele etmek bir görevdir. Bu hesaplaşma olmadan gelişme olmaz. Bu hesaplaşmada gösterilen her zayıflık, her yetersizlik, proleter saflardaki ideolojik zayıflıkların derinleşmesine yol açar.
Bu demektir ki, bu zorlu sürecin aşılması için, öncelikle bu küçük burjuva düşünüş tarzıyla hesaplaşmak gerekir. Güncel bağlamda sömürenlerle, sömürülenler arasındaki çelişkiler bütün varlığıyla orta yerde duruyor. Yoksulluk ve sefalet içinde yaşayan milyonlar hoşnutsuzluklarını-tepkilerini şu veya bu şekilde dışa vuruyor. Ama sınıf bilincindeki zayıflık, örgütsüzlük hali, bu öfkenin bir kuvvete dönüşmesini engelliyor. Bu durum, gerçeğin bir yanıdır.
Diğer yanı ise bu nesnel tablonun objektif olarak devrim ve sosyalizm mücadelesi için ortaya çıkarmış olduğu fırsatlara işaret etmesidir.
Bu fırsatlardan yaralanmak için kolektif iradenin sunmuş olduğu yeni perspektifler doğrultusunda tüm enerjimizle, gücümüzle sistemde, düzen partilerinden hoşnutsuz olan kitlelere dönük çalışmalarda yoğunlaşmaktır. Farklı mücadele araçlarıyla devrimci çağrılarımıza süreklilik kazandırmaktır. Şu bir gerçek ki, mücadelede kararlılık, ilkelere sıkı sıkıya bağlılık, ancak düşünsel plandaki berraklıkla mümkün olabilir.
Açıktır ki, proleter bir düşünüş ve hareket üzerinde ortaya koyacağımız her güçlü devrimci çağrının, emekçiler, ezilenler cephesinde bir karşılığı olur. Bu etkinin hemen büyük bir örgütlü kuvvete dönüşeceği beklentisi içine girmek, gerçekçi bir tutum değildir. Ama ortaya konulan devrimci çabayla yaratılan her değişim, kırılan her önyargı, gelecekteki çalışmalar için bir başarıdır, kazanımdır.
Açık ki, pratik mücadeleyle uyumlu çağrılara bir süreklilik kazandırılırsa, mevcut ön yargıların kırılmasına, güvensizliklerin güvene dönüşmesi sürecine olumlu temelde katkı sunacaktır.