Çeviri: Almanya’da Rojava’da gerçekleştirilen röportajların yayımlandığı “Rojava Report” isimli dergide yer alan röportajlardan birinde konuşan TKP/ML TİKKO savaşçısı Barbara “DAİŞ yaptığı videolarla, işkenceleri ile neredeyse bütün dünyada bir korku salmıştı. Düşünün bu korku salan örgüte karşı kadınlar olarak savaşıyorsunuz. Biz artık şunu biliyoruz; bu kadar vahşi kadın düşmanı, faşist bir örgüte karşı savaşabiliyorsak biz artık savaşabiliyoruz demektir” dedi. Röportaj şu şekilde:
– Merhaba yoldaş. Senin adın Barbara sanırım. Neden Barbara?
Barbara: Evet, Barbara Anna Kistler’den kaynaklı ismim Barbara.
– Kadın devrimi olarak ifadelendirilen Rojava devrimini sen nasıl görüyorsun? Kadınlar burada neler yapıyor, nasıl savaşıyor? Burada yaşananı gerçekten bir kadın devrimi olarak görüyor musun veya hissediyor musun?
– Rojava devrimi neden kadın devrimidir? Kürtler burada yok sayılıyordu, kimlikleri Esad rejimi tarafından verilmiyordu. Bunun diğer bir boyutu da ezilenin ezileni dediğimiz kadınlardı. Devrim süreci içinde doğal olarak daha fazla ezilenler olarak kadınlar devrime daha çok sahip çıktılar.
Benim de Kobanê ile başlayan bir sürecim oldu. Savaşın önce kadınları vurduğunu orada daha net gördüm. Ortadoğu’da sürekli bir savaş var aslında ve kadınların savaştan ne kadar etkilendiğini en net ifade ile Şengal’de DAİŞ çetelerinin Ezidî kadınlara dönük tecavüzlerinde, binlerce kadının pazarlarda satılıp ve katledilmesinde gördük. Kobanê’de, Cizîre kantonunda savaştan en çok etkilenen, çetelerin saldırısı ile göç etmeye zorlanan ya da katledilen önce kadınlar oldu.
Bu devrimi yapan ve sürdüren esas güç aslında kadınlar. Devrimin sürebilmesi, olgunlaşması ve bu topraklara yerleşmesi için bence en önemli nokta bu. Kadını içine almayan, kadını savaştırmayan bir devrim bizim açımızdan yok olmaya mecburdur. Rojava topraklarında savaşı sürdürebilecek tek güç kadınlardır. Ve bu kadınlar da kendi ordusunu yaratmış durumda. Bu YPJ’dir. YPJ kadınları savaştıran, devrim içerisinde öncüleştiren bir yerde duruyor. YPJ’nin Türkiye Devrimci Hareketi açısından örnek alınması gereken birçok yanı var. Öncelikle bir kadın ordusu yaratması açısından ayrı bir yeri var. Diğer taraftan YPJ’nin kadın savaşçıları kadınlar üzerine erkeklerin söz söyleyemeyeceği bir alan yaratmış durumda. Kadınlar kendi kararlarını kendileri alıyor, erkekleri bu karar mekanizmalarının içine kesinlikle almadıkları bir alan yaratıyor ve sunuyorlar. Aslında bu çok önemli ve değerli. Bin yıllardır erkek egemenliği tarafından eziliyoruz, baskı altındayız. Hep bizim üzerimize söz söylendi, karar almamız- inisiyatifimiz engellendi. Bu anlamıyla YPJ’nin kendi alanını, sadece kadınların karar aldığı mekanizmaları yaratması savaş açısından ayrı bir yerde duruyor. Ama aynı zamanda devrimin süreklileştirilmesi ve kalıcı hale gelmesi açısından çok değerli. YPJ ile kadın lehine dönüşen kararların alınabilmesi için bir öncü olmuş durumda.
“Kadının özgürleşmesi, kadın ordulaşması…”
– Sen TKP/ML TİKKO savaşçısısın ama YPJ bünyesinde de savaşıyorsun, bu nasıl oluyor?
– Rojava’da savaşan Türkiye devrimci hareketi açısından bütün güçler YPG ve YPJ’ye bağlı. Bir çatı örgütü gibi. Belli özgünlüklerimizle birlikte oraya bağlıyız. Hamle, operasyon ve cephelerde birlikte hareket ediyoruz. Yer yer taburlarında kalıyoruz. Karargahlarımız ayrı ama cephede hep birlikteyiz.
– Bunu biraz daha açar mısın?
– YPJ’nin görüşleri aslında bizim de savunduğumuz görüşler. Mesela kadının özgürleşmesi, Rojava devrimi, kadın ordulaşması açısından bizim de savunduğumuz düşünceler mevcut. Bunlar birbirini kesen zıt şeyler değil, aslında daha çok bunu anlatmak gerekiyor. YPJ’nin bizim için bir düzenleme yapması gibi bir durum yok. YPJ bir kadın ordusu ve ben de YPJ içinde TKP/ML TİKKO’lu bir kadın savaşçıyım.
– İstediğiniz zaman YPJ Askeri Kadın Akademisi’nde yer alabiliyor musunuz?
– Ben savaş sırasında Kobanê’de bir haftalık eğitim aldım. Ama YPJ’nin akademilerine de katılabiliyoruz. Ayrı eğitimler de oluyor, mesela YPJ’nin kendi suikast eğitimleri vardı, orada yer aldım. Diğer eğitimlere katılabiliyoruz, bu açıdan bir sorun yok. Özellikle Kobanê’de savaş içerisinde YPG veya YPJ ayrımı daha doğrusu kadın-erkek savaşçı ayrımı yoktu. Ama savaşın bitmesi ile ayrıştı. Ayrı eğitimler, ayrı akademilerde verilmeye başlandı. Şu an burada YPJ açısından da bir sistem oturmaya başladı.
“Barbara ve Ivana enternasyonal mücadelenin kadın yüzleridir”
– Farklı olarak neler söylemek istersin?
– Bizim burada ve eğitimlerde öğreneceğimiz çok şey var. TKP/ML TİKKO saflarındaki kadınlar olarak bizim de kadın örgütlenmesi ve ordulaşması gibi konularda tartışma ve adımlarımız var. YPJ bizim için de çok değerli bir örnek. Burada yaşanan veya yaşadığımız deneyimi örgütümüze aktardığımız bir gerçeklik var. Devrim esnasında kadınlar nasıl savaşıyor, nasıl karar alıyor, YPJ ile nasıl ilişkileniyor ya da bu bağımsız karar mekanizmaları nasıl işliyor? Bunları bize göstermiş durumda. Ya da mesela taburlarda ve komutanlıklarda kadınlar ne şekillerde yer alıyor? Bunların hepsi denenerek bize tecrübe olarak dönecek.
YPJ’nin kadın ordulaşmasının kadınlar üzerinden yarattığı bir özgüven var. Bu özgüven önemli çünkü bizler savaşmayan ve savaşmaktan, silahtan, kavgadan geri duran, katledilirken-ezilirken bile susan olarak görüldük. Aslında bu bakış açısı dünyada da çok farklı değil. Kadınlar naziktir, kibardır ve fiziksel olarak çok yetersizdir!!! Aslında kadınlarla ilgili bu önyargıları silip atan bir yerde duruyor buradaki savaş ve savaşan kadın savaşçılar.
Bu silip atma öyle basit bir şey değil. DAİŞ yaptığı videolarla, işkenceleri ile neredeyse bütün dünyada bir korku salmıştı. Düşünün bu korku salan örgüte karşı kadınlar olarak savaşıyorsunuz. Bu bizim açımızdan çok önemli, değerli bir şey. Biz artık şunu biliyoruz; bu kadar vahşi kadın düşmanı, faşist bir örgüte karşı savaşabiliyorsak biz artık savaşabiliyoruz demektir. Artık kadın katliamlarına, kadın katillerine ve bizi ezen bütün her şeye-herkese bir savaş açabilecek güçteyiz demektir. Kadınlar olarak Rojava’da yaratılan bu enerjinin aslında bütün devrimlere örnek olması gerekiyor.
Çünkü hep bir şeyler yaparken, yapılırken kadınlar olarak ‘unutuluyoruz’. Kadınların neler yaşadığını, ne eziyetler gördüğünü, nasıl ezildiğini unutuyoruz. Bu açıdan YPJ ve buradaki kadınlar bize çok şey öğretti. Bütün devrimlere ve özellikle bizim ülke devrimimize örnek olacak başlıklar var yani. Biz artık neler yapabileceğimizi gördük. Kadınlar olarak kendimizi tanıdık-tanıyoruz. Bundan sonra DAİŞ’e karşı savaşan kadınlar olarak bütün kadın düşmanları hedefimizdedir. TKP/ML TİKKO’nun kadın savaşçıları olarak korku salan çetelere karşı savaştık ve bundan sonra ülkemizde kadın katillerine karşı da her gün sokak ortasında katledilen, ezilen, hor görülen kadınların hesabını soracağız.
Enternasyonal mücadeleyi en çok sahiplenmesi gereken biz kadınlarız. Çünkü biz ezilmeyi, katledilmeyi, yok sayılmayı, kimliksizleştirilmeyi en iyi bilenleriz. Bin yıllardan bu yana baskıyı en iyi biz kadınlar yaşıyoruz. Cins olarak ezilenlerin birbirini ve direnişini sahiplenme mücadelesine en fazla katkıyı kadınlar sunacaktır. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde katledilen bir kadın, Şengal’de tecavüze uğrayan bir kadın, ülkede eski sevgilisi tarafından katledilen bir kadın ya da Türkiye Kürdistanı’nda katledilen bir kadın aynıdır. Bu noktada düşman ortak ve biz bu düşmana karşı beraber hareket etmeliyiz. Bu açıdan bugün Rojava bizim savaşımızı büyüteceğimiz bir alandır. Bunun için Barbara yoldaş İsviçre’den Dersim’e geliyor ve mücadele yürütüyor. Yine Ivana Hoffman Almanya’dan Rojava’ya geliyor ve savaşıyor. Barbara da, Ivana da bu enternasyonal mücadelenin kadın yüzleridir, kadın simgeleridir. Devrimci kadınlar olarak bunu sonuna kadar örnek alacağız ve sürdüreceğiz.