BEŞLER’den Avesta’lara, Dersim’den Efrîn’e; Kadınlar her yerde kavganın öncüsü!

Her şubat ayında hava ölüm sessizliğinde buza keser. Üşür ellerim, üşür yüreğim donar kadın bedenim. Beyaz kar altında maviye döner buz tutan gözlerim. Kan akar yaralarımdan. Ve o günden bu yana geçen her gün ve anda yoldaşlar nereye baksalar sizleri arar dururlar. Her an herhangi bir yerden çıkıp geleceğinizi düşünerek bekler yoldaşlar. Kaç bahar, kaç yıl geçti. Yaşamımızda ve duygularımızda yokluğunuza alışılamayacak izler bıraktınız. Doğanın beyaz rengi altında zorlukları eşit paylaşamadık. Göçük altında kalan bedeninizde ki acılarınızı alamadık. Ve bir kez daha şubat ayının her gününde özeleştirimiz olur yaşadıklarınız.

Güzelliklerini ve bedenlerini devrime veren siz Beşler’i bir kez daha saygı ve minnet duygusuyla anarak özgürlük ve adalet arayan kadınlara anlatacağız . Paranın egemen olduğu dengesi bozulmuş dünya da her gün kaç kadın bedeni bıçaklanır? Kaç kadın çaresizlik ve yalnızlık çığlıkları altında çıldırır? Kaç kadın bedeni haraç mezat satılır köle pazarlarında? Sessiz, suskun, dilsiz, yalnız bıraktırılan kadın dünyasında her gün kaç kadın yüreği ve onuru parçalanır?

Emeğin ve onurun en büyük değer olarak görüleceği günlerin yaratılması için savaşanlar elbette unutulmaz. Dağlara çekilip haklı olan her şey için savaşan siz yoldaşlarımızın özgürlük sesi her tarafta adalet arayanlar tarafından henüz duyulmazsa da sizleri duyanların mutlak olduğu gerçeklikle geleceğe bakılacaktır.

Siz beş kadın bilincimiz, isyan yüreğimiz, yoldaş yanımızı andığımız bugünde boşluğunuzu ne kadar derin ve acı yaşadığımızı bilmenizi isteriz. Proletarya parti tarihinde gerilla alanında ilk kez öncü varlığınızla sarsılmaz duruşunuz ve kararlılığınızla bir düzey yakalandı. Bir an olsun tereddüde düşmeden, küçük bir sarsıntıya kapılmadan zorlu yolları yürüdünüz. Elleriniz ve silahlarınızla devrimi yapmaya çalıştınız. Tarihimizde ilk kez sizlerle askeri ve siyasi alanda kadın yoldaşlarımız öncüleşti, önderleşti. Sırtınızı bir mevkiye, ayağınızı bir yetkiye dayamadan bileğinizin hakkıyla siz olarak kadın cins bilincinizle, savaşçı niteliğiniz ve politik gelişkinliğinizle bir düzey yakaladınız.

Hemen her konuda hepimizin tartışılmaz askeri ve politik öğretmeni oldunuz. Ve bunu en zor koşullar içinde herkesin orta yerinde ve pratiğin ateşi içinde yarattınız. Bileğinizin, bilincinizin ve cesaretinizin hakkıyla herkes yaptıklarınız ve başardıklarınız üzerinden sizlere iradelerini teslim ettiler. Ve biz gerilla alanından yoldaşlar olarak sizlerin varlığı ve duruşuyla gurur duyduk. Yürüyüşünüzle onur oldunuz bizlere. Dogmatizmi, statükoculuğu, bürokratizmi ve tasfiyeciliği utandırdınız. Gerilla alanındaki yaptığınız her pratik gerçekleştirdiğiniz her askeri eylemle kendine sevdalı bürokratları utandırdınız.

Ve dün gibi hatırlıyoruz Sefagül yoldaş! Yönetim kademesinde yer alman için yazman gereken öneriyi tereddütsüzce kabul eden yazında eleştirdiğin bürokratizmi okuyanların tepkilerine rağmen nasıl bu duruşumuzu sürdürmek ve nasıl yaşamak gerektiğini öğrettin. Yoksul damın her çocuğu ve devrim yürüyüşünde iddialı ve sevdalı her yoldaş sizleri öyle bir sevip, bağrına bastı ki “işte aradığımız gerçek Partizancılar bunlardır” dediler.

 

Özgürlük arayan her kadın “eylem” gözlü, “derya” yüreklidir

Tarihin ve sınıf savaşımların yasası böyle işlemiş ve yazılmıştır. Yaşanmaya ve yazılmaya devam edecektir. Özgürlükleri ve iddiaları uğruna yaşamlarını tereddütsüz ortaya koyanlar olduğu gibi tarihin gelişim yasalarının önüne çıkmak isteyenler de olacaktır. Hiç bir gelişme, karşıtıyla çatışmadan yaşanmamıştır. Özgürlüğün ve öncüleşmenin gelişim yasaları da çatışma ve kopuşma içinde gerçekleşecektir.

Alman Nazileri tarafından Sovyet anavatana dönük işgal karşısında direnen kahraman Partizan kadınların savaş sloganları, özgürlük haykırışları bugün Efrîn’de yankılanıyor. Nazi faşistleri karşısında sayısız özgürlük eylemine imza atan Sovyet Partizanlarından “Düşersek kahramanlar gibi düşeriz” diye haykıran Zoya’nın, idam sehpasına giderken bile cesaret ve cüretin sembol ismi Tanya’nın ideali ve düşü dün Kobanê’de, bugün Efrîn’de dolaşıyor.

İşgal, katliam ve ölümler karşısında her zaman ve her yerde olduğu gibi katlanılmaz acıları en fazla yaşayanlar yine kadınlar ve çocuklardır. En görkemli direniş ve kahramanlıkları da yaşatanlar yine devrimci kadınlardır. Kürt halkının özgürlük fedaisi olan Arin, Avesta Sovyet anavatan kahramanlarından Zoya ve Tanya’nın kadın takipçileri oldular.

Yeri zamanı öznesi her dönem her yerde değişse de adı değişmeden kalan zulüm ve işkencenin yaratıcıları ve acımasız uygulayıcıları olan Türk devletini en iyi Ermeni, Êzidî-Alevi ve Kürt kadınları tanır. Dün adına soykırım denilen vahşet altında kılıç darbeleriyle parçalanarak ayaklarının önüne düşürülen çıplak göğüslerin sahipleri Ermeni kadınlar olduysa bugün Kürt kadınlar buna tanıklık etmektedir. Vahşeti yaratan koşullar ve nedenler değişmeden kaldıkça, uygulayıcılarının ve kurbanlarının isimlerinin değişmesi zulmün yasalarını değiştirmez.

Çaresizlik ve umutsuzluğa dair bir söze ve pratiğe rastlanmaz Sefagül, Nurşen, Derya, Fatma ve Gülizar yoldaşların yaşamında. Onların vicdanlarında göğüsleri kılıç darbeleriyle kesilen kadınların acıları yazılıdır. Beşler’in bilincinde Sovyet anavatan savunmasının kadın kahramanlarının direniş kodları saklıdır. Beşler’in kararlılığında Kobanê’de-Efrîn’de bedenini işgalci faşistlerin beyninde patlatan Arin-Avesta’nın özgürlük mısraları dizilidir.

Bugün özgürlük arayan her kadın “eylem” gözlü, “derya” yüreklidir. “Özlem” dolu anılardır.

 

Bir Partizan