Krizin Faturasını Onu Yaratanlara Ödeteceğiz; 1 Mayıs’ta Alanlara!

Yerküreyi 2009 yılından bu yana kasıp kavuran uluslararası mali krizin semptomlarının güçlü bir şekilde dışa vurduğu günleri yaşıyoruz.

Uluslararası alanda, dünyanın en kırılgan ekonomisi olarak görülen TC ekonomisi, süregelen krizin ağırlığı ve derinliği içinde ayakta kalmaya çalışıyor.

Özellikle de 2018’den bu yana çapını ve etkisini tüm yoğunluğuyla hissettiren kriz hali, dövizdeki ani ve sert yükselişlerle; ithalat ve ihracat dengesinde çarpıklıkla; ekonomik büyümedeki küçülmeyle tüm çıplaklığıyla kendini dışa vurdu. Açık ki söz konusu kriz, Türk Komprador Büyük Burjuvazisi’nin sözcüsü konumundaki AKP iktidarının, KİT’lerin özelleştirmelerle tasfiyesi, yağma ve talanı; üretimden kopuk bir şekilde ranta dayalı büyük karların peşinde giden politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Kuşkusuz bizatihi kendi varlığı krizleri sürekli bir şekilde koşullayan ve tetikleyen emperyalist- kapitalist sistem var olduğu sürece bu tablo kaçınılmazdır.

Türk Büyük Burjuvazisi’nin AKP iktidarı ile birlikte, uluslararası alanda dev çok uluslu şirketlerle yarışır hale geldiği adeta sınıf atlayacak düzeyde devasa karlar elde ettiği bir sürecin içinden geçiyoruz. AKP iktidarının “krizi fırsata çevirmek” şeklinde formüle ettiği yaklaşım esas olarak Türk Büyük Burjuvazisi’nin karakterini ve hedefini ortaya koymuştur. Tüm veriler bunu göstermiştir.

Burjuvazi Krizden Güçlenerek Çıkmak İstiyor

Ekonomik alanda, “IMF’siz dönem”, “IMF’ye borç para verir hale geldik” demagojilerinden emperyalist finans şirketlerinin kapısında el pençe, yalvar yakar para arayan ve nihayetinde de tüm yolların yeniden IMF’ye çıktığı bir hikayeden söz ediyoruz. Tüm dünyaya “Eyyy” diye efelenmelerden Damat Albayrak’ın soluğu ABD Başkanı Trump’un önünde aldığı ve bu ekonomik dar boğazdan çıkış için etek öptüğü bir sürece gelmiş bulunuyoruz.

AKP iktidarı, yaşanan derin ekonomik krizi, “enflasyonla mücadele” adı altında ‘Tanzim Satış Noktaları’ ile çözeceğini iddia etse de yalanlar adeta bir kar tanesi gibi kısa sürede eriyerek yok oldu. Geriye kalan temel gıda ürünlerinde yaşanan fahiş artış, korkunç bir işsizlik, yoksulluk ve yoksunluk olmuştur.

İçinden geçtiğimiz ekonomik krizden çıkış adına söylenenler ise geniş emekçi yığınları daha ağır bir tablonun beklediğini göstermiştir. Damadın  “Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019”,  adıyla kamuoyuna duyurduğu paket IMF’siz bir IMF programından başka bir şey değildir.

Krizden çıkış adına servis edilen paketin temel mesajı tamda Türk Büyük Burjuvazisi’nin krizle yaklaşımını anlatıyor: Krizi fırsata çevirmek!

Kuşkusuz bunun yolu işçi sınıfı ve emekçilere yönelik daha derin ve kapsamlı saldırı dalgasını yaşama geçirmek!

Programda, bireysel emekliliğin zorunlu hale getirilmesi, işsizlik sigortası fonunun daha fazla yağmalanması için adımlar atılması; tarımda üretici köylülerin büyük şirketlerin birer kölesi haline getirecek yeni sömürü politikalarının gündemleştirilmesi de bunu göstermektedir. Yine de kabul etmek gerekir ki, en kapsamlı saldırı sınıfın büyük bedeller pahasına elde ettiği tarihi bir kazanımı olan Kıdem Tazminatı’nın gasp edilmesine yöneliktir.

Görünen o ki, Türk Büyük Burjuvazisi krizden güçlenerek, karına kar katarak çıkmak için tamda sınıf karakterine uygun bir tutum içine girmiştir.

Birlik, Mücadele ve Dayanışma!

Ulusları proletaryanın birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a söz konusu tablo ile gidiyoruz. İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, iflas eden firma sayısının artık hesabının tutulamadığı; temel gıda ürünleri başta olmak üzere hemen her kalemde büyük zamların yaşandığı ağır bir enflasyon kıskacı içinde debelendiğimiz bir süreci yaşıyoruz.

Hâkim sınıflar, sorumlusu oldukları ekonomik krizi, zamlar, kazanılmış hakların gaspı; daha fazla sömürü anlamına gelen esnek, güvencesiz çalışma ile aşmanın peşinde. Sınıfın örgütlenmesine yönelik yargı-patron ve polis/jandarma aracılığıyla çıkarılan engeller, baskı ve tehditlerde bu yüzdendir.

Ne var ki tüm baskı ve zulüm politikalarına, sömürüye ve azgın saldırılara karşın sınıfın ve geniş emekçi kitlelerin öfkesi ve tepkisi dinmiyor. 31 Mart yerel seçimlerinde ortaya çıkan tablo buna işaret etmektedir. İşçi sınıfı ve geniş emekçi kitleler, biriktirdiği büyük sinerjiyi artık dışa vurmaya başlamıştır. OHAL’le derinleşen baskı ortamında geri çekilen yığınlar, korku duvarlarını yıkmaya başlamıştır.

31 Mart, sistemin dümeninde oturan AKP iktidarının sarsılabileceği ve yıkılabileceğini göstermiştir. Kürt halkının, ulusal demokratik mücadelesi, T. Kürdistanı’nda kayyum zulmünü yerle yeksan etmiştir. Kürt ulusuna yönelik baskı, zulüm ve katliam ile kayyum eliyle gasp politikasının bir parçası durumundaki İmralı tecridine, karşı 7 bini aşkın tutsağın direnişi, biriken öfkenin dışavurumudur!

2019 1 Mayıs’ı geleceğe dair umutları daha fazla büyüteceğimiz bir güne ev sahipliği yapacaktır. 1 Mayıs, krizi yaratanların, krizin faturasını emekçilere kesmek istemesine karşı güçlü bir duruş ve direniş odağı olacaktır! Kıdem tazminatının gasp edilmek istenmesine yönelik güçlü bir yanıt olacaktır 1 Mayıs.

Dışarıdaki baskı ve zulmün içerdeki ayağı anlamına gelen tecridin parçalanması uğruna süregelen direnişin işçi ve emekçilerle buluştuğu bir süreci bağrında taşıyacaktır 1 Mayıs!

1 Mayıs’ta krizi yaratanlara, sokakta, eylem ve grevlerle güçlü yanıtlar verilecek, krizin faturası onu yaratanlara ödetilecektir!

PARTİZAN