Ele aldığımız başlık, oldukça geniş ve çok fazla alt başlıklara ayrılabilecek bir konudur. Araştırma-inceleme, çalışma tarzı, eğitim, A/P gibi çoğaltabileceğimiz birçok konu, temeli itibariyle, “örgütlü yaşam nedir? Nasıl olur?” sorusuna ve cevabına dayanıyor. Bundan kaynaklı meseleyi daha detaylı ve bütünlüklü ele alabilmemiz açısından üç bölüme ayırarak inceleyeceğiz. Giriş mahiyetinde olan bu yazının ardından öznelcilik, dogmatizm, dar pratikçilik, kendiliğindencilik gibi yanlış ele alışlar ve bunların sebepleri ile teori ve pratiğin birliği konusunu, son olarak da kadro ve eğitim konusunu açarak sonlandıracağız.
Biz komünist devrimcileriz!
Örgütlü yaşam ve çalışma tarzı nedir, neden önemlidir? sorusunun cevabı “Biz kimiz? Misyonumuz nedir?” sorularının cevabıyla açığa çıkar. Biz komünist devrimcileriz! Ezilen ve devrimden çıkarı olan tüm kesimlere karşı bir sorumluluk hissederek, mevcut emperyalist-kapitalist sistemi, MLM’nin açtığı yolda, KP’nin önderliğinde yıkacağımız iddiasıyla mücadeleye atılmış insanlarız. Hedefe giden yolda zafere ulaşmanın en önemli ayaklarından birisi de örgütlü yaşam tarzının tüm alanlarda hayata geçirilmesidir. Diğer bir ayağı ise Bolşevik tarzda örgütlenmiş sağlam bir KP’dir. Çelik disiplinli, doğru bir ideolojik-politik hatta sahip KP’nin ne istediğini bilen, örgütlü yaşam tarzını her anına uygulayan devrimci bireylere ihtiyacı vardır. Bu bireyler doğallığında örgütlü yaşam tarzını, bunun gereklerini kabul ederek ve birçok şeyi göze alarak mücadeleye girmiş demektir. Salt bilmek ve kabul etmek de yeterli değildir, pratiğe geçirilmesi gerekir.
Unutulmaması gereken en önemli şey; mücadeleye katılan her yoldaşın beraberinde sistemin hastalıklarını, burjuva ve küçük burjuva taraflarını saflarımıza ister istemez taşıdığıdır. Bu yanlar en yenimizden en eskimize kadar irili ufaklı varlığını sürdürmektedir. Çünkü hakim burjuva kapitalist sistemin içerisinde doğup büyüyor ve mücadeleye buradan katılıp, bunun içinde yürütüyoruz. “Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey bilinçleri değil; tam tersine onların bilincini belirleyen toplumsal varlıklarıdır.” (Marks) Bizler devrimci kişilikler, devrimci bir kültür yaratmak istiyoruz, fakat, mevcut sistem yani özel mülkiyetin temelini oluşturduğu sınıflı toplum yapısı kaldırılmadıkça, her yönlü karşı-devrimci saldırılar devam edecektir. Kaldı ki, proleter devrim gerçekleştikten sonra dahi burjuvazi saldırılarına farklı şekillerde devam edecek, bulduğu boşluklardan tekrar canlanma uğraşlarında bulunacaktır. Buna karşılık “devrim, devrimlerle sürdürülerek” komünizme kadar savaşım bırakılmayacaktır. Bu diyalektiğin ve çelişki yasasının bir gereğidir, aksini ifade etmek büyük bir yanılgı olur ve yenilgiye götürür. Demek oluyor ki bütün aygıtlarla, örgütlü bir şekilde hareket eden hakim sisteme karşı, proleter ideolojiyle kuşanmış, çelik disiplinli ve örgütlü hareket eden karşı bir güç yani KP olmadan zafere giden yolda başarıya ulaşamayız. Sözünü ettiğimiz devrimci kişilik ve kültür oluşumu tepeden inme, bir anda olabilecek bir şey olmadığına göre, örgütten alınan güç ve bilinçle, iradi ve gönüllü olarak kişinin kendi içinde ve mevcut sisteme karşı başlattığı bir kavgadır.
Düşmanı ve kendimizi iyi tanıyalım…
Sistemli ve örgütlü bir yaşam tarzının önemini ve gerekliliğini tam olarak kavrayabilmek ve nasıl oluşturulacağını ortaya koyabilmek için önce zıddını/çelişiğini iyi kavramak, öğrenmek, bizdeki mevcut ve muhtemel yansımalarını iyi tespit edip ortaya koymak gerekir. Çünkü hiçbir şey zıddı olmadan var olamaz ve haliyle de kavranamaz. Burjuva-kapitalist sistem, alt yapısının gereği olarak üst yapıda; tamamen kendine hizmet eden, çıkarlarına uygun, devamını sağlayacak insan tipi, bireyci ve benmerkezci bir kişilik oluşumu ile birlikte çalışma tarzında da faydacı ve parçalanmış bir tarz geliştirir. Bunu “memur tarzı” şeklinde örneklendirebiliriz. Veya bir işçinin traktör fabrikasında sadece motor kısmında çalışması ve sadece motor üretimini bilmesi, bütün bir traktörün nasıl üretildiğini bilmemesi şeklinde de açıklanabilir, örneklendirilebilir. Yani bütünü değil parçayı gören, toplumu değil bireyi ön plana çıkaran bir düşünce ve yaşayış tarzının sürekli oluşumu için elinde bulundurduğu tüm araçlarla (eğitim, din, medya, kolluk vs) üst yapıyı dizayn eder.
Biz ise toplumsal kolektif kişilikler yaratmaya, bütünlüklü bir yaşam ve çalışma tarzı oluşturmaya; yani zıddını, mevcut olanın temellerinden yıkılmasını sağlayacak devrimci insanı ve kültürü oluşturmaya çalışıyoruz. O halde yaratmaya çalıştığımız yeni insanda, yeni kültürde var olan eski tip burjuva yansımaları iyi tespit ederek buralara saldırmalıyız. Fark ettiğimiz yerde mahkum ederek asla uzlaşmamalıyız. Hem kendimize hem de örgüte karşı açık yürekli ve dürüst olmalıyız. Her zaman ve her yerde, öğrenmeye ve öğretmeye açık olmak, “Gelecekteki hataları önlemek için geçmişteki hatalardan ders çıkarmak” (Mao), eleştiri-özeleştiri silahını doğru kavrayıp iyi kullanmak gereklidir. Ayrıca oldukça önemli ve üzerinde durulması gereken diğer bir yan olarak, teorik-politik çalışmaya önem vermek, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini incelemek, kavramak, yani eleştirel gözle bakabilmeyi, araştırabilmeyi öğrenmek asla elden bırakılmamalı ve göz ardı edilmemelidir. “Biz” der Mao yoldaş, “tarihin ve devrimin akışı içerisinde ortaya çıkan pratik meseleleri Marksist-Leninist tutum, bakış açısı ve yöntem uygun bir biçimde doğru olarak yorumlayabilen”, bulunduğu her alanın, mücadele yürüttüğü coğrafyanın “ekonomik, siyasi, askeri, kültürel ve diğer meselelerini bilimsel bir şekilde açıklayabilen ve teorik bakımdan açıklığa kavuşturabilen teorisyenler istiyoruz.” Ancak böyledir ki örgütlü bir yaşamı ve MLM çalışma tarzını hayata geçirmiş oluruz.
Bu teorik-pratik çalışma asla, sırf kişisel gelişim veya “kitap kurtluğu” gibi bireyci, pragmatist yaklaşımla değil, pratik mücadele ile birliği içerisinde ele alınarak yapılmalıdır. Yapılan teorik-politik çalışma ve incelemeler pratik içerisinde sınanmalı, deneyimlenmeli ve pişmelidir. Teori ve pratiğin birliği önemsenmez ve sağlanmazsa ya dar pratikçiliğe ya da salt teorisyenliğe dönüşen dogmatik, tek yanlı, kendiliğindenci bir tarza dönüşür ki, bunun da MLM tutum ile hiçbir alakası yoktur. Görev ve sorumluluk bilincinin nasıl ele alınacağının iyi kavranması gerekir. Görev ve sorumluluklara, sırf yapmış olmak için bastan savma tarzda değil, gerekliliğini ve önemini kavrayarak, sonuç alıcı tarzda yaklaşmak önemlidir. Mesela bir yazı, sırf yazılması gerektiği için değil, onun gerekliliği hem kişiye hem de kolektife katacağı değer ve yaratacağı etki düşünülerek kaleme alınmalıdır. Veya bir toplantı, sırf yapılmış olması için değil, yapılmadığı zaman doğuracağı eksiklikler, toplantı yapmanın önemi, kolektifin toplantılarda oluşturulacak tartışma ortamlarına olan ihtiyacı gibi şeyler dikkate alınarak yapılmalıdır. Ancak böyle yaklaşıldığı zaman ortaya çıkacak ürün veya sonuçlar iyi, amacına yönelik ve doğru olmuş olur.
Mücadeleye ve sürece cevap olabilmek!
Örgütü meydana getiren insanlardır. Haliyle disiplinli olma meselesini, salt örgüt içi görmek sığ ve tek yanlı bir bakış açısı olur. Örgüt içerisinde disiplini (demokratik merkeziyetçilik) ve MLM çalışma tarzını ne kadar oturtsak da, yukarıda anlatıldığı üzere, mücadele sistemin içinden sisteme karşı verilmektedir. Bu da demek oluyor ki, bütünlüklü ele alınmadığı sürece politik mücadele ve iktidar hedefimizde zafere ulaşamayız. Kısacası disiplinli çalışma tarzını sadece örgüt içi faaliyet alanlarında değil, bir bütün yaşamımızın her alanı ve anı için geçerli kılabilmeliyiz. Yani örgütlü bir yaşamı örebilmeliyiz. Tek tek her faaliyetçinin yaşamını ele alışı bu şekilde örgütlü olmalıdır. Tek başına kaldığında dahi yolunu bulabilmeli, disiplini elden bırakmamalı, çok yönlü düşünerek hareket edilmelidir. Birçok bakımdan yakındığımız tek yanlı ve parçalı bakış açımızı yenebilmemiz için örgütlü yaşama bütünlüklü bir bakışın önemi ve bilince çıkartılması gereği üzerinde çok daha fazla durmalıyız.
Öncelikle kolektifimizin içinde gelişen dogmatik bürokratizmin sonucu olarak yaşam darbeci tasfiyeci kesimle ayrılık dönemi ve sonrasında içinden geçtiğimiz bugünkü sürece böyle yanıt olabiliriz. Ayrıca bir bütün devrimci mücadeleye karşı gittikçe pervasızlaştırılarak sürdürülen saldırı, baskı ve teslim alma politikalarına karşı ancak böyle kararlı ve çelik disiplinli faaliyetçilerle cevap olabilir ve sürecin içerinden güçlenerek çıkabiliriz. Bu bağlamda ele aldığımızda örgütlü yaşam konusunun önemi daha iyi kavranacaktır.
(Devam edecek)