Paris 2024 Yaz Olimpiyatları ve Seine Nehri Katliamı!
Futbolu da olimpiyatları da sporu da egemen sistemlerin siyasi ayaklarına hizmet olarak kullanıyorlar. Gelişmelere paralel özellikle de ırkçı/faşist hareketleri milliyetçilik ruhu ile besliyorlar.
7 Ağustos 2024
Gündemlerin, güne sığmayacak kadar hızlı aktığı bir süreci yaşıyoruz. Üçüncü dünya savaşı senaryolarının yapı taşları döşenmeye dursun bölgesel çatışmalar hızlı bir şekilde gündemimize oturtuluyor.
Emperyalist güçlerin hegemonya savaşında “vekalet” sahibi ülke ve güçlerin sınır tanımaz hukuksuzluklarına tanıklık ediyoruz. Adalet, özgürlük, bağımsızlık, insanca ve eşit yaşam gibi kavramların yerini uşaklıkta cisimleşmiş karşı devrimci pratikte yerini almış bir sürecin gerçekliliği ile karşı karşıyayız.
Sermayenin çıkarları uğruna atılan her adım, halkların kazanılmış değerlerini ciddi oranda olumsuz etkilemektedir. Geçmişe olan izlerin silikleştirilmesi, yabancılaştırılması, uzaklaştırılıp unutturulmaya çalışılması gibi onlarca kavram üzerinden yeni söylemler ve “vatanseverlik” duyguları depreştiriliyor.
Bu yeni denilen ama aslında burjuvazi tarafından yenilenmiş argümanlar, her seferinde devletin kutsanması açısından değişik dillerden telaffuz edilmesinden başka bir anlam taşımamaktadır.
Bir dönem yapılan tüm saldırı, işgal ve katliam gerekçeleri devletin bekası için “sol”-sağ veya liberal anlayışlar düzen parti ve siyasetçileri tarafından toplumun duygularını manipüle için devreye koyuluyor. Bunu yapmak için bol miktarda ellerinde malzeme bulunmaktadır da.
Basın-yayın, kültür sanat, medya ve spor gibi tüm araçlar seferber edilir. Irkçı ve şoven zehir topluma enjekte edilir. Yeni nesle geçmişi kurcalamadan yazılan “tertemiz” tarihi ile övünmesi salık verilir.
Bu duygu enjektesi, son dönemlerde spor üzerinden ayyuka çıkarıldı. Özellikle Avrupa Futbol Şampiyonası’nda ırkçı ve milliyetçi dalga geniş kitlelerin bilincine zerk edildi.
Spor ve kazanma sevincinden öte ırkçı/faşist argümanlar tavan yaptı.
2024 Yaz Olimpiyatları ve Fransa
Bu uzun bir giriş ile anlatmaya çalıştığımız konumuzun bir parçası ya da kendisi 26 Temmuz 2024 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te iki yüz altı ülkeden on bin yedi yüz sporcunun katıldığı ve on altı şehirde düzenlenmekte olan 2024 Yaz Olimpiyatları’nın başlama startı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından yapıldı.
Fransa’nın sömürgesi konumundaki Afrika ülkeleri dahil yüzlerce devlet, bu şaşalı açılışta yerini aldı. 11 Ağustos’ta sonuçlanacak yarışmalara yaklaşık olarak 9 milyar Euro harcanılacak. 1904 yılından bu yana her dört yılda bir, yaz ve kış olimpiyatları dünyanın farklı ülkelerinde düzenlenmektedir. On yıllarca öncesinden ülkeler bu büyük rantın ve tanıtımın sorumluluğunu almak için insan emek ve canını hiçe sayarak sıraya girerler.
Tarihsel ve kültürel derinliklerini anlata anlata bitiremezler. Bu devasa olimpiyat organizasyonunda yer almanın ayrıcalığını tatmak isterler.
Yakın zamana kadar Kuzey Amerika ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere dünyanın en büyük ikinci sömürge ülkesi olan Fransa İmparatorluğunun şu ara dünyanın en büyük spor organizasyonu olan yaz olimpiyatlarının üçüncü kez ev sahipliği yapıyor. İsimdeki İmparatorluk lakabı kalkmış, fiili olarak sömürgelerdeki işgali son bulmasına karşın etki ve sömürü gücünü elinde tutmaktadır.
Cezayir, Fas, Tunus gibi ülkeler, bu sömürge ve sömürü saltanatında en fazla kanı akıtılan ülkelerin başında gelir. Keza Ortadoğu coğrafyasını daha söylemedik bile… Olimpiyatların Paris’te heyecan verici gösterilerine katılanlar acaba 1880- 1962 yılları arasında sömürge dönemi boyunca katledilen Cezayirli direnişçilerin eşyalarının sergilendiği müzeyi de gezmeye giderler mi?
Ya da olimpiyat müsabakasına katılan sömürge ülkeler, bu tarihi acıyı anımsayarak geri kalan dünya ülkelerine ifade edebildiler mi? Acı olan tüm bu yaşanılanların tarihin unutturulmak istenilen gölgesinde kalmasına sesiz kalmak… Ya da sözde dünya barışı adı altında sessizliğe kurban etmek.
Olimpiyatların temel amacı “Gençliği karşılıklı anlayış ve dostluk ruhu içerisinde eğitecek daha iyi ve daha barışsever bir dünya kurulmasına katkıda bulunmaktır’ diye açıklanıyor. Yani barış sever bir dünya kurulmasına katkıda bulunmak…
Söylemin ve içeriğinin anlam ve önemine uygun ülkelerinde tespiti de aşikar. 2024 Yaz Olimpiyatları, sömürge ülkelerinde yaptığı katliamları tanımayan Fransa ve devamı 2028 yılında olimpiyat organizasyonunu halkların baş belası ABD’nin Los Angeles şehrine verilmesi amacın neye hizmet ettiğinin belge ve kanıtıdır.
Seine Nehri katliamı!
Fransa’da yaşayan otuz bin aşkın Cezayirli, Cezayir bağımsızlık hareketine destek için 17 Ekim 1961 tarihinde barışçıl bir gösteri düzenlediler. Bu gösteri, sömürge devlet anlayışına uygun bir şekilde Fransız polisinin saldırmasıyla kana bulandı.
300’ün üzerinde kişinin katledildiği ve birçoğunun Sein Nehri’ne atıldığı bu kanlı saldırı, tarihe “Paris katliamı” olarak yazıldı. Fransa, bu katliamdan otuz yedi yıl sonra yani 1998’de sadece kırk kişinin öldürüldüğünü açıklayarak saldırının boyutunu gizlemeye çalıştı.
Daha vahim olanı 2022 Haziran’ında Fransa Cumhurbaşkanlığı arşivlerine göre o dönemin Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle ve kabinesinin 17 Ekim 1961’de gerçekleştirilen katliamın (300 Cezayirlinin katledilmesi) farkında ve bilgisinde oldukları ve katliamın örtbas edildiği ortaya çıkmıştır.
Yaşanmışlıklar günümüz işgal savaşları ve katliam yapanlara yakinen örnek teşkil ediyor. İsrail’de Netanyahu ve savaş kabinesi gibi. Kendi iktidarı uğruna döktükleri kan gibi. Sein Nehri katliamında öldürülen yüzlerce insan için verilen mücadele, 2001 yılında olayın gerçekleştiği yer Paris Saint-Michel köprüsü yakınlarında bir anıt plaketin açılışıyla bu katliam kabul edilmiş olundu.
Ancak Fransız devleti veya Cumhurbaşkanlığı, bu katliamın bir devlet katliamı olduğunu ve özür dilemesini beraberinde getirmedi. Olimpiyatların ilk günü Cezayirli sporcuların Sein Nehri’ne çiçek bırakarak her gün o sömürgeci devlet Milli Marşını dinlemesi daha acı bir gerçek olsa gerek!
Sonuç yerine;
Dün futbolu şovenizmin ve ırkçılığın bir parçası olarak kullandılar. Fransa’da yapılan olimpiyatlarda ise sömürge siyasetinin, egemen ırkın diğer tüm ezilen ve sömürülen ülkeler şahsında kabulü sağlanmak istenmektedir.
Onlarca yıl sömürge altında bedel ödemiş olanların tavır, yaklaşım ve tarihine sahip çıkma geleneğini silikleştirmeden net duruş sergilemesi gerekir. Bu yaklaşımı elbette sömürgecilerine biat etmişlerden beklemiyoruz. Ama bu tarihin savunucularının, halkların, her türlü tarih çarpıtıcılarına ve biat edenlere karşı her alanda acı tarihlerine ve direnişlerine sahip çıkması önemlidir.
Futbolu da olimpiyatları da sporu da egemen sistemlerin siyasi ayaklarına hizmet olarak kullanıyorlar. Gelişmelere paralel özellikle de ırkçı/faşist hareketleri milliyetçilik ruhu ile besliyorlar. Bu tüm ülkeler açısından böyledir.
Egemenler, Türkiye’de de şoven ve ırkçı olan ne varsa yaşatmaya dört elle sarılırlar. Bu argüman ve olgular onların temel ayakta durma stratejilerini oluşturur.
Olimpiyatları belki de bu açıdan ele almak ve incelemekte fayda var. Beş kıtayı temsil eden her bir halkanın gölgesinde bırakılan gerçekleri analiz etmek önemlidir. Olimpiyatların yazılı amacı insanlık ve barıştır. Bu amaç, maalesef emperyalist/kapitalist sistemin doğasına uymuyor.
Bu açıdan geleceğin amacını baskı, sömürü ve tüm dünyadaki dostluk ilişkilerini ekonomik ve siyasi sömürü çarkını bir avuç kan emicinin elinden aldığımızda anlam bulacaktır. Spor da rekabette bu kardeşlik ve paylaşım içerisinde büyüyecektir.